Çocuğa-Ergene Şiddet ve İhmalin Neden ve Sonuçları
Çocuğa kötü muamele, ihmal ve istismarın bilinenin çok ötesinde oranlara sahip olduğunu düşünüyorum. Bunun birkaç önemli nedeni vardır. Bir tanesi ”Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışıdır. Aynen kadınlara uygulanan şiddette olduğu gibi, bir çok vaka gün yüzüne çıkmamaktadır. Başka önemli bir neden bu durumun öneminin yeteri kadar idrak edilememesidir. Mesela çocuğu dövmek son derece önemsiz bir eylem olarak değerlendirilebilmekte ve adeta doğal kabul edilmektedir. Hatta “Dayak cennetten çıkmıştır” denilerek yüceltilmekte, kendi kötü davranışlarına kutsallar alet edilebilmektedir. Bu günün ebeveynleri dünkülerden daha bilinçli olsalar da, seyrek olmayarak çocuğa karşı şiddet ve ihmalle karşılaşmaktayız. Bazı ebeveynler de, şiddete zaman zaman bir eğitim aracı olarak da başvurmaktadır.
Şiddetin bir başka ve önemli nedeni kolaycılıktır. Aileler ve eğitimciler arzu ettikleri hedefe ulaşmak için kendilerine daha kestirme gelen şiddeti seçebilmektedir. Çükü bunun alternatifi ve tabii ki daha doğrusu, zaman-emek harcayarak ve de sabırlı olarak, kafa yorup gayret ederek sonuç almaktır. Biliyoruz ki hayatta emek harcanmadan esaslı, verimli ve kalıcı başarılar elde edilememektedir. Kendi haline bırakılıp yetişmesi beklenen bir ağaç da, sonuçta büyük bir ağaç olmaktadır. Bu bir meyve ağacıysa lezzetli, verimli ve kaliteli bir meyvesi olmamaktadır. Kaldı ki bir meyve ağacı değilse zaten odun olmaktan öte bir kıymeti olamaz. Aynı meyve ağacını aşılayarak, bakarak, toprağını besleyerek hastalıklardan koruyarak verimli bir ağaç haline getirebilirsiniz. Tabiata dönüp bir bakmak, ne demek istediğimizi anlamak için yeter sanırım. Yani özetle anahtar kelime “emek”tir.
Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da, gediğimiz noktada insanların daha fazla bireysel haz, zevk, özgürlük ve kendisi için yaşama tutkusudur. Bu ayrı ve başlı başına bir yazı konusu olabilir. Bu nedenlerle, ebeveynler çocuklarına şiddet uygulamasalar bile, ihmal edebilmektedirler. Tabii ki anne babalar kendilerine de zaman ayıracaklar; hatta ayırmalıdırlar. Hatta böyle olmazsa çocuklar kendileri için bir şey yapmayı kimden öğrenecekler. Fakat burada kantarın topuzu kaçabilmektedir. Sonuçta dünyanın geldiği noktada, bu ihmalin bir sonucu olarak, sadece kendi arzularını ve bu günü yaşayan çocuk, ergen ve erişkin patlaması yaşanmaktadır. Bu insanlar için artık, kendisi dışında hiçbir şey ve kimsenin önemi yoktur. Bir insan baba ya da anne olduğunda, artık sadece bir birey değildir, bir bütünün parçasıdır. Hiçbir bütün parçası eksik ya da bozuk olduğunda tam değildir.
Eğitimciler çocukların ve gençlerin beyinlerini bazı önemli bilgilerle donatırken, aynı zamanda onların iyi ve sağlıklı birer birey olmalarından da sorumlu olduklarını; böyle bir görevleri de olduğunu unutmamalıdırlar. Ruhsal açıdan sağlıksız her birey, bir gün bumerang gibi kendilerini de yaralayabilir.
Dayak ve şiddet ailelerin ve eğitimcilerin lügatinden çıkmalıdır. Çocukların yüzünde, vücudunda oluşan acı ve yaralanmalardan öte ve daha derinde ruhlarında açtıkları yaraları fark etmelidirler.
Şiddetin bir başka ve önemli nedeni kolaycılıktır. Aileler ve eğitimciler arzu ettikleri hedefe ulaşmak için kendilerine daha kestirme gelen şiddeti seçebilmektedir. Çükü bunun alternatifi ve tabii ki daha doğrusu, zaman-emek harcayarak ve de sabırlı olarak, kafa yorup gayret ederek sonuç almaktır. Biliyoruz ki hayatta emek harcanmadan esaslı, verimli ve kalıcı başarılar elde edilememektedir. Kendi haline bırakılıp yetişmesi beklenen bir ağaç da, sonuçta büyük bir ağaç olmaktadır. Bu bir meyve ağacıysa lezzetli, verimli ve kaliteli bir meyvesi olmamaktadır. Kaldı ki bir meyve ağacı değilse zaten odun olmaktan öte bir kıymeti olamaz. Aynı meyve ağacını aşılayarak, bakarak, toprağını besleyerek hastalıklardan koruyarak verimli bir ağaç haline getirebilirsiniz. Tabiata dönüp bir bakmak, ne demek istediğimizi anlamak için yeter sanırım. Yani özetle anahtar kelime “emek”tir.
Üzerinde durulması gereken önemli bir konu da, gediğimiz noktada insanların daha fazla bireysel haz, zevk, özgürlük ve kendisi için yaşama tutkusudur. Bu ayrı ve başlı başına bir yazı konusu olabilir. Bu nedenlerle, ebeveynler çocuklarına şiddet uygulamasalar bile, ihmal edebilmektedirler. Tabii ki anne babalar kendilerine de zaman ayıracaklar; hatta ayırmalıdırlar. Hatta böyle olmazsa çocuklar kendileri için bir şey yapmayı kimden öğrenecekler. Fakat burada kantarın topuzu kaçabilmektedir. Sonuçta dünyanın geldiği noktada, bu ihmalin bir sonucu olarak, sadece kendi arzularını ve bu günü yaşayan çocuk, ergen ve erişkin patlaması yaşanmaktadır. Bu insanlar için artık, kendisi dışında hiçbir şey ve kimsenin önemi yoktur. Bir insan baba ya da anne olduğunda, artık sadece bir birey değildir, bir bütünün parçasıdır. Hiçbir bütün parçası eksik ya da bozuk olduğunda tam değildir.
Eğitimciler çocukların ve gençlerin beyinlerini bazı önemli bilgilerle donatırken, aynı zamanda onların iyi ve sağlıklı birer birey olmalarından da sorumlu olduklarını; böyle bir görevleri de olduğunu unutmamalıdırlar. Ruhsal açıdan sağlıksız her birey, bir gün bumerang gibi kendilerini de yaralayabilir.
Dayak ve şiddet ailelerin ve eğitimcilerin lügatinden çıkmalıdır. Çocukların yüzünde, vücudunda oluşan acı ve yaralanmalardan öte ve daha derinde ruhlarında açtıkları yaraları fark etmelidirler.